Birçok bilim insanı yaşlanmanın, hücrenin oluşumunda rol alan moleküllerde (protein, lipit, nükleik asitler (DNA ve RNA)) meydana gelen hasarların bir sonucu olduğunu düşünmektedir.
Zarar gören moleküllerin sayısı arttıkça hücre fonksiyonları yavaşlamaya, doku ve organlar zarar görmeye başlar ve bu sorunlar organizmanın ölümüne neden olur. Örnek vermek gerekirse vücudun her noktasına yayılan kan damarları sayesinde bütün hücrelere ulaşabilen oksijenin, hücrenin ihtiyacı olan enerjinin üretiminde kilit rolü vardır. Fakat kararsız ve tepkimeye girmeye eğilimli maddelerin oluşmasına sebep olarak, biyolojik moleküllerin pek çoğunun yapısının bozulmasına da sebep olabilir. Dış etmenler kaynaklı -örneğin güneş ışınları- DNA mutasyonları da önemli sağlık sorunlarına sebep olmanın yanı sıra hücre yaşlanmasına da katkıda bulunur.
Yaşlanmak, hücrelerin zamanla ölmesinden fazlası anlamına gelmemektedir. Hücreler yıllar boyunca zararlı moleküller nedeni ile değişime uğrar ve bu değişimi de bir sonraki nesle aktarır. Dolayısıyla yenilenen hücreler de aslında bu değişimlerden parça taşımaktadır.
Güneş ışınları, beslenme gibi iç ve dış etmenler hücreleri doğrudan ilgilendirir. Hücreler sürekli kendisini yenilese de önceki nesil hücreden gelen değişimi taşıdıkları için hücrelerde bozulma ve hasarlar sonucu yaşlanma oluşur.
Cildinize, beslenmenize ve kısacası kendinize her yönden dikkat etmeniz, yaşlılığı yavaşlatmanıza yardımcı olur.
Comments